1965 doğumluyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 1992’de çok sevdiğim ve şeref duyduğum polislik mesleğine başladım. Sırasıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Antalya ve İstanbul olmak üzere yaklaşık 20 yıldır bu teşkilattayım. Bakırköy'e geçtiğimiz yıl Sarıyer'den atandım.
'' Kod Adı Beyaz Ölüm '' VE '' Bir kereden çok şey olur '' kitabı yazarı ...
İSA ALTUN
2000 YILI, '' YILIN POLİSİ ÖDÜLLÜ YAZAR ''
14 Mart 2012 Çarşamba
UYUŞTURUCU İLE MÜCADELEYE ADANMIŞ BİR HAYAT
Kişisel olarak 1997 yılından bu yana uyuşturucu ile savaşan Polis Memuru İsa Altun, uyuşturucu madde zararlarına karşı okullarda madde bağımlılığıyla ilgili olarak sergiler açıyor.
Yazdığı yazılarla aileleri ve gençleri uyaran Altun “Bir Kereden Çok Şey Olur” adlı kitabı ile de madde bağımlılığı konusunda toplumu bilinçlendiriyor.
Aşırı dozda uyuşturucudan hayatını kaybeden Mehmet isimli bir gencin ölümünden önce kendisine söylediği “ne olur gençleri bu zehirden kurtarın” sözünü unutamayan Polis Memuru İsa Altun, çıkardığı ''Bir Kereden Çok Şey Olur'' isimli kitabı ile uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusundaki deneyimlerini gençlere ve ailelere aktarıyor.
Uyuşturuu ile mücadelede yaptığı başarılı çalışmalarından dolayı 1999 yılında 160 ülkede temsilciliği bulunan Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu (JCI TOYP) tarafından ''İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı'' ödülü alan, 2000 yılında da dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican tarafından ''Yılın Polisi'' seçilen İsa Altun, Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde Bakırköy Adliyesi'nde polislik görevine devam ediyor.
Şu an narkotik şubede olmasa da uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili çalışmalarına aralıksız olarak devam ettiğini kaydeden İsa Altun ile madde bağımlılığı konusunda yaptığı çalışmaları, madde bağımlılığının nedenlerini, bağımlılıktan kurtulma yollarını ve bu süreçte gençler ile ailelerin dikkat etmesi gerekenler konusunda konuştuk.
Gerek uyuşturucu gerekse diğer madde alışkanlıklarının hepsinin özünde aile unsurunun olduğunu belirten Altun, dağınık ve parçalanmış aile ortamında yetişen gençlerde maddeye yönelimin fazla olduğunu kaydetti.
Yapılan araştırmalara göre 16-25 yaş aralığındaki erkek çocukların madde bağımlılığına bulaştıklarının görüldüğünü ifade eden Altun, antisosyal kişilik, çevreden kopukluk, kendini ifade edememe, merak, özenti, arkadaş çevresi gibi birtakım nedenlerin madde bağımlılğının en önemli faktörleri olduğunu kaydetti.
Madde bağımlısı olan bir insanın polise gitmeden AMATEM (Alkol - Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi) veya AMATEM düzeyindeki diğer sağlık kuruluşlarına giderek bu yönde destekleyici tedavilerini yaptırabileceklerinin de altını çizen İsa Altun, madde bağımlısı insanların hiçbir şey için geç kalınmadığını bilmeleri gerektiğini ve her türlü tedaviden istifade edip tekrar hayata merhaba diyebiliceklerini söyledi.
Öncelikle İsa Altun kimdir, kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1965 doğumluyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 1992’de çok sevdiğim ve şeref duyduğum polislik mesleğine başladım. Sırasıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Antalya ve İstanbul olmak üzere yaklaşık 20 yıldır bu teşkilattayım. Bakırköy'e geçtiğimiz yıl Sarıyer'den atandım.
Madde bağımlılığı ile mücadelenize ne zaman ve nasıl başladınız?
Madde ile mücadelem 1994 yılına uzanıyor. O dönemde çok büyük saygı duyduğum İl Emniyet Müdürüm Hüseyin Çapkın ben Gaziantep'te asayiş ekiplerde çalışırken üstün çalışmalarımdan dolayı narkotik şubeye tayinimi yaptırmştı. Narkotik şubede çalışırken madde bağımlısı bir gencin benim sonum ölüm biliyorum. Ben ölüyorum ama benden sonrakilere bir şeyler yapabilelim anlamında bir vasiyeti olmuştu. Ben vicdanen bu vasiyetin yerine gelmesi için çeşitli çalışmalar yaptım ve yapıyorum. Gaziantep'te yerel gazetelerde madde bağımlılığı ile ilgili yazılar yazdım. Uyuşturucu ile mücadele konulu karikatür sergisi açtım. Daha sonra kitap yazma fikri oluştu. Kitabımı da geçtğimz yıl yayınladım.
Belirttiğiniz çalışmalar neticesinde bazı ödüller de kazandınız. Bu ödüllerdende bahseder misiniz?
1999 yılında Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu (JCI TOYP) tarafından ''İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı'' ödülü aldım. 2000 yılında da dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican tarafından ''Yılın Polisi'' seçildim. Bunlar beni manevi yönden onore etti. Çünkü benim amacım aileleri bilinçlendirmek, eğitmek. Gençlerimiz, gençlik duygusu ile beraber merak duygusunun en üst noktada olduğu bir dönemdeler. O merak duygusunu bilgi ile donatabilirsek, gençlerimiz kötü alışkanlılara bulaşmaz.
''MADDE BAĞIMLILIĞININ TEMELİNDE AİLE UNSURU VAR''
Edindiğiniz tecrübelerden yola çıkarak bağımlılık nasıl başlar ve bu aşamadaki insanlara ve ailelerine neler tavsiye edersiniz?
Gerek uyuşturucu olsun gerek diğer kötü alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları olsun hepsinin temelinde aile unsuru vardır. Bugün uyuşturucu ile iç içe olan insanlara baktığımız zaman çoğunun ailesi ile beraber yaşadığı görülüyor. Ama dağınık, parçalanmış aileler. Antisosyal kişilik, çevreden kopukluk, kendini ifade edememe, merak, özenti, arkadaş çevresi gibi birtakım sebeplerden yola çıkıp maddeye bulaşan gençlerimiz var. Maddeye bulaşan gençlerde genelde yaş aralığı 16-25 ve çoğunluğu erkek çocuklarımız.
Uyuşturucu konusunda ne durumdayız. Emniyetin bu konudaki çalışmaları neler?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve 81 ilin emniyet müdürlüğü olmak üzere suç ve suçla mücadelede geçmiş yıllara oranla çok büyük mesafeler kaydedildi. Türkiye'de uyuşturucu konusu ne bizi korkutacak kadar büyük seviyede ne de önem verilmeyecek kadar küçük seviyede. Bugün İstanbul'da narkotik ekiplerimizin ve şubemizin de başarılı çalışmaları, okullardaki bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları sonucu geçmiş yıllara oranla uyuşturucuya yönelme oranında büyük azalma var. Bu da gösteriyor ki, madde ile mücadele sadece polisle sağlanabilecek bir mücadele değildir. Öğretmenlere, eğitimcilere, okullara, aile birliklerine, medyaya ve bütün kurumlara görev düşüyor. Aynı zamanda şu anda Türkiye'de uyuşturucu ile mücadelede toplam 18 bakanlık aktif bir şekilde çalışmakta ve maddeyle mücadeleye destek vermektedir.
Bu konuda uygulanan cezalar nelerdir? Kullanıcı ve satıcılara ne tür cezalar veriliyor?
Uyuşturucu ve bağımlılık bir hastalıktır. Dolayısıyla suç kavramından önce kanunlarımız kişiyi mağdur olarak görüyor. Cezalandırmadan önce onu topluma kazandırmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Ama satıcılara Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği suçun niteliğine göre ağır yaptırımlar sözkonusu. Uyuşturucu ile mücadelede en büyük etken eğitim, aile, sevgi. Bugün 5 yaşında bir çocuğa bile sorulduğunda uyuşturucunun kötü bir şey olduğunu ve zararlarını bilir. Ama bu konuda eğer yeterli eğitim verilmezse, bir kereden bir şey olmaz denilirse bu çocuklar sonu ve geri dönüşü olmayan yollara girebilir. Onun için cezadan çok eğitimin faydalı olacağına inanıyorum. Elbette ceza da lazım ama önleyici tedbirler sağlanırsa daha faydalı olur.
''AŞIRI DOZDA UYUŞTURUCUDAN HAYATINI KAYBEDEN MEHMET İSİMLİ GENCİN VASİYETİ ÜZERİNE KİTAP YAZDIM''
Madde ile mücadelenizde sizi en çok etkileyen unutamadığınız bir iki anektod paylaşır mısınız?
Bu kitabın yazılmasına vesile olan Mehmet isimli gencin bende çok büyük etkisi oldu. Gaziantep'te 20'li yaşlarda yeni evli bir gençti. Sigara ile başlayan alkol ile devam eden süreçte diğer kimyasal ve doğal uyuşturucuları kullanmış ve finalde de eroin denen illetten dolayı vefat etti. Vefat etmeden önce “Benim sonum ölüm. Ama benden sonrakiler ölmesin, onlar için bir şeyler yapın” dedi. Bu beni çok etkiledi. Ve Mehmet'in vasiyeti üzerine ''Bir Kereden Çok Şey Olur'' isimli kitabı yazdım. Ben Gaziantep'te narkotikteyken madde bağımılığından kurtarmaya çalıştığımız 8 çocuğumuz vardı. 8 çocuğumuzun da son 5 yıl içerisinde vefat ettiğini öğrendim ve bu beni çok derinden yaraladı. 20'li yaşlarda hayatın altın çağında bir gencin uyuşturudan ölmesi kadar acı birşey olamaz. Allah kimseye bu acıları yaşatmasın. Ama en buruk acı Mehmet'in hikayesiydi. Beni uyuştucuyla mücadeleye teşvik eden, yazı yazmama sevk eden Mehmet'tir.
Kitabınızda madde bağımısı gençlerin hikayeleri de yer alıyor. Ve çok çarpıcı örneklerle uyuşturucunun bir gence, bir insana her şeyi yaptırabileceği gözler önüne seriliyor. Peki bu illetten kurtulmak isteyen gençlerimiz, insanlarımız neler yapabilir. Onlar ve aileleri nasıl bir yol izleyebilir?
Madde bağımlısı bir insan polise gitmeden herhangi bir sağlık kuruluşuna gidip bir arındırma terapisine gidebilir. AMATEM veya AMATEM düzeyindeki diğer sağlık kuruluşları bu yönde destekleyici tedavilerini yapmaktadırlar. Hiç bir şey için geç kalınmış değildir. Psikolojik veya her türlü tedaviden istifade edip tekrar hayata merhaba diyebilirler.
Şu an narkotik şubede değilsiniz. Bu başarılı çalışmalarınıza narkotikte devam etmeniz gerekmez mi?
Polis tanımından da anlaşıldığı üzere asayişi amme, şahıs tasarruf ve mesken mahsuniyetini koruma, vatandaşa yardım etme görevini yapar. Ben şu an çok sevdiğim ve saygı duyduğum Bakırköy İlçe Emniyet Müdürüm İzzet Kaptan'ın memuru olmaktan gurur duyuyorum. Bana manevi bakımdan çalışmalarımda destek oldu. Zaten müdürümün destekleri olmasa bu çalışmaları yapamazdım. Narkotikte de olsam Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde de olsam, çalışmalarıma devam ediyorum. Önemli olan insanlara hizmetlerimizi, çalışmalarımızı ulaştırabilmek, onlara ışık tutabilmek.
Narkotik şubede olmasanızda çalışmalarınıza devam ettiğinizi söylediniz. Peki bundan sonraki dönemde neler yapacaksınız?
Şubat ayı içinde “Ortam Sanal, Suç Gerçek” isimli kitabım çıkacak. Nisan ayında “Türk Polisini Tanıma Kılavuzu” isimli kitabım çıkacak. Ağustos ayında Türkiye'deki seçkin gazetecilerin 20 yıldır en çok okunan köşe yazılarını derledim. Bununla ilgili bir kitap çalışması düşünüyorum. Kasım ayında kadınlara yönelik şiddetin ele alınacağı “Kadın ve Şiddet” isimli kitap çalışmam olacak. Amacım bir iz bırakabilmek, çocuklarımıza anlamlı bir miras bırakabilmek.
Son olarak gençlere, ailelere ve Bakırköylülere vereceğiniz mesajlar nelerdir?
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz, Cumhuriyet’in ve Atatürk devrimlerinin bekçileridir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı herşeyin önündedir. Biz çocuklarımıza öyle bir gelecek sağlamalıyız ki, öyle bir yaklaşım göstermeliyiz ki, kendileri maddeye bulşmadan bütün zorlukları aşabilme becerisi göstersinler. Bununda yolu özgüven, özsaygı, nitelikli bir aile eğitimi, aile içinde sevgi ve saygının egemen olmasıdır. Ayrıca spor, kültür, sanat gibi aktivitelerin fazlalaşması gençlerimizi sokaktan, kötü alışkanlıklardan çekecektir.
Polis Memuru İsa Altun’un madde bağımlılığı ile ilgili çıkarmış olduğu “Bir Kereden Çok Şey Olur” isimli kitabı temin etmek isteyenler isaaltun63@gmail.com adresin
Kişisel olarak 1997 yılından bu yana uyuşturucu ile savaşan Polis Memuru İsa Altun, uyuşturucu madde zararlarına karşı okullarda madde bağımlılığıyla ilgili olarak sergiler açıyor.
Yazdığı yazılarla aileleri ve gençleri uyaran Altun “Bir Kereden Çok Şey Olur” adlı kitabı ile de madde bağımlılığı konusunda toplumu bilinçlendiriyor.
Aşırı dozda uyuşturucudan hayatını kaybeden Mehmet isimli bir gencin ölümünden önce kendisine söylediği “ne olur gençleri bu zehirden kurtarın” sözünü unutamayan Polis Memuru İsa Altun, çıkardığı ''Bir Kereden Çok Şey Olur'' isimli kitabı ile uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusundaki deneyimlerini gençlere ve ailelere aktarıyor.
Uyuşturuu ile mücadelede yaptığı başarılı çalışmalarından dolayı 1999 yılında 160 ülkede temsilciliği bulunan Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu (JCI TOYP) tarafından ''İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı'' ödülü alan, 2000 yılında da dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican tarafından ''Yılın Polisi'' seçilen İsa Altun, Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde Bakırköy Adliyesi'nde polislik görevine devam ediyor.
Şu an narkotik şubede olmasa da uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili çalışmalarına aralıksız olarak devam ettiğini kaydeden İsa Altun ile madde bağımlılığı konusunda yaptığı çalışmaları, madde bağımlılığının nedenlerini, bağımlılıktan kurtulma yollarını ve bu süreçte gençler ile ailelerin dikkat etmesi gerekenler konusunda konuştuk.
Gerek uyuşturucu gerekse diğer madde alışkanlıklarının hepsinin özünde aile unsurunun olduğunu belirten Altun, dağınık ve parçalanmış aile ortamında yetişen gençlerde maddeye yönelimin fazla olduğunu kaydetti.
Yapılan araştırmalara göre 16-25 yaş aralığındaki erkek çocukların madde bağımlılığına bulaştıklarının görüldüğünü ifade eden Altun, antisosyal kişilik, çevreden kopukluk, kendini ifade edememe, merak, özenti, arkadaş çevresi gibi birtakım nedenlerin madde bağımlılğının en önemli faktörleri olduğunu kaydetti.
Madde bağımlısı olan bir insanın polise gitmeden AMATEM (Alkol - Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi) veya AMATEM düzeyindeki diğer sağlık kuruluşlarına giderek bu yönde destekleyici tedavilerini yaptırabileceklerinin de altını çizen İsa Altun, madde bağımlısı insanların hiçbir şey için geç kalınmadığını bilmeleri gerektiğini ve her türlü tedaviden istifade edip tekrar hayata merhaba diyebiliceklerini söyledi.
Öncelikle İsa Altun kimdir, kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1965 doğumluyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 1992’de çok sevdiğim ve şeref duyduğum polislik mesleğine başladım. Sırasıyla Gaziantep, Kahramanmaraş, Antalya ve İstanbul olmak üzere yaklaşık 20 yıldır bu teşkilattayım. Bakırköy'e geçtiğimiz yıl Sarıyer'den atandım.
Madde bağımlılığı ile mücadelenize ne zaman ve nasıl başladınız?
Madde ile mücadelem 1994 yılına uzanıyor. O dönemde çok büyük saygı duyduğum İl Emniyet Müdürüm Hüseyin Çapkın ben Gaziantep'te asayiş ekiplerde çalışırken üstün çalışmalarımdan dolayı narkotik şubeye tayinimi yaptırmştı. Narkotik şubede çalışırken madde bağımlısı bir gencin benim sonum ölüm biliyorum. Ben ölüyorum ama benden sonrakilere bir şeyler yapabilelim anlamında bir vasiyeti olmuştu. Ben vicdanen bu vasiyetin yerine gelmesi için çeşitli çalışmalar yaptım ve yapıyorum. Gaziantep'te yerel gazetelerde madde bağımlılığı ile ilgili yazılar yazdım. Uyuşturucu ile mücadele konulu karikatür sergisi açtım. Daha sonra kitap yazma fikri oluştu. Kitabımı da geçtğimz yıl yayınladım.
Belirttiğiniz çalışmalar neticesinde bazı ödüller de kazandınız. Bu ödüllerdende bahseder misiniz?
1999 yılında Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu (JCI TOYP) tarafından ''İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı'' ödülü aldım. 2000 yılında da dönemin Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican tarafından ''Yılın Polisi'' seçildim. Bunlar beni manevi yönden onore etti. Çünkü benim amacım aileleri bilinçlendirmek, eğitmek. Gençlerimiz, gençlik duygusu ile beraber merak duygusunun en üst noktada olduğu bir dönemdeler. O merak duygusunu bilgi ile donatabilirsek, gençlerimiz kötü alışkanlılara bulaşmaz.
''MADDE BAĞIMLILIĞININ TEMELİNDE AİLE UNSURU VAR''
Edindiğiniz tecrübelerden yola çıkarak bağımlılık nasıl başlar ve bu aşamadaki insanlara ve ailelerine neler tavsiye edersiniz?
Gerek uyuşturucu olsun gerek diğer kötü alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları olsun hepsinin temelinde aile unsuru vardır. Bugün uyuşturucu ile iç içe olan insanlara baktığımız zaman çoğunun ailesi ile beraber yaşadığı görülüyor. Ama dağınık, parçalanmış aileler. Antisosyal kişilik, çevreden kopukluk, kendini ifade edememe, merak, özenti, arkadaş çevresi gibi birtakım sebeplerden yola çıkıp maddeye bulaşan gençlerimiz var. Maddeye bulaşan gençlerde genelde yaş aralığı 16-25 ve çoğunluğu erkek çocuklarımız.
Uyuşturucu konusunda ne durumdayız. Emniyetin bu konudaki çalışmaları neler?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve 81 ilin emniyet müdürlüğü olmak üzere suç ve suçla mücadelede geçmiş yıllara oranla çok büyük mesafeler kaydedildi. Türkiye'de uyuşturucu konusu ne bizi korkutacak kadar büyük seviyede ne de önem verilmeyecek kadar küçük seviyede. Bugün İstanbul'da narkotik ekiplerimizin ve şubemizin de başarılı çalışmaları, okullardaki bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları sonucu geçmiş yıllara oranla uyuşturucuya yönelme oranında büyük azalma var. Bu da gösteriyor ki, madde ile mücadele sadece polisle sağlanabilecek bir mücadele değildir. Öğretmenlere, eğitimcilere, okullara, aile birliklerine, medyaya ve bütün kurumlara görev düşüyor. Aynı zamanda şu anda Türkiye'de uyuşturucu ile mücadelede toplam 18 bakanlık aktif bir şekilde çalışmakta ve maddeyle mücadeleye destek vermektedir.
Bu konuda uygulanan cezalar nelerdir? Kullanıcı ve satıcılara ne tür cezalar veriliyor?
Uyuşturucu ve bağımlılık bir hastalıktır. Dolayısıyla suç kavramından önce kanunlarımız kişiyi mağdur olarak görüyor. Cezalandırmadan önce onu topluma kazandırmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Ama satıcılara Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği suçun niteliğine göre ağır yaptırımlar sözkonusu. Uyuşturucu ile mücadelede en büyük etken eğitim, aile, sevgi. Bugün 5 yaşında bir çocuğa bile sorulduğunda uyuşturucunun kötü bir şey olduğunu ve zararlarını bilir. Ama bu konuda eğer yeterli eğitim verilmezse, bir kereden bir şey olmaz denilirse bu çocuklar sonu ve geri dönüşü olmayan yollara girebilir. Onun için cezadan çok eğitimin faydalı olacağına inanıyorum. Elbette ceza da lazım ama önleyici tedbirler sağlanırsa daha faydalı olur.
''AŞIRI DOZDA UYUŞTURUCUDAN HAYATINI KAYBEDEN MEHMET İSİMLİ GENCİN VASİYETİ ÜZERİNE KİTAP YAZDIM''
Madde ile mücadelenizde sizi en çok etkileyen unutamadığınız bir iki anektod paylaşır mısınız?
Bu kitabın yazılmasına vesile olan Mehmet isimli gencin bende çok büyük etkisi oldu. Gaziantep'te 20'li yaşlarda yeni evli bir gençti. Sigara ile başlayan alkol ile devam eden süreçte diğer kimyasal ve doğal uyuşturucuları kullanmış ve finalde de eroin denen illetten dolayı vefat etti. Vefat etmeden önce “Benim sonum ölüm. Ama benden sonrakiler ölmesin, onlar için bir şeyler yapın” dedi. Bu beni çok etkiledi. Ve Mehmet'in vasiyeti üzerine ''Bir Kereden Çok Şey Olur'' isimli kitabı yazdım. Ben Gaziantep'te narkotikteyken madde bağımılığından kurtarmaya çalıştığımız 8 çocuğumuz vardı. 8 çocuğumuzun da son 5 yıl içerisinde vefat ettiğini öğrendim ve bu beni çok derinden yaraladı. 20'li yaşlarda hayatın altın çağında bir gencin uyuşturudan ölmesi kadar acı birşey olamaz. Allah kimseye bu acıları yaşatmasın. Ama en buruk acı Mehmet'in hikayesiydi. Beni uyuştucuyla mücadeleye teşvik eden, yazı yazmama sevk eden Mehmet'tir.
Kitabınızda madde bağımısı gençlerin hikayeleri de yer alıyor. Ve çok çarpıcı örneklerle uyuşturucunun bir gence, bir insana her şeyi yaptırabileceği gözler önüne seriliyor. Peki bu illetten kurtulmak isteyen gençlerimiz, insanlarımız neler yapabilir. Onlar ve aileleri nasıl bir yol izleyebilir?
Madde bağımlısı bir insan polise gitmeden herhangi bir sağlık kuruluşuna gidip bir arındırma terapisine gidebilir. AMATEM veya AMATEM düzeyindeki diğer sağlık kuruluşları bu yönde destekleyici tedavilerini yapmaktadırlar. Hiç bir şey için geç kalınmış değildir. Psikolojik veya her türlü tedaviden istifade edip tekrar hayata merhaba diyebilirler.
Şu an narkotik şubede değilsiniz. Bu başarılı çalışmalarınıza narkotikte devam etmeniz gerekmez mi?
Polis tanımından da anlaşıldığı üzere asayişi amme, şahıs tasarruf ve mesken mahsuniyetini koruma, vatandaşa yardım etme görevini yapar. Ben şu an çok sevdiğim ve saygı duyduğum Bakırköy İlçe Emniyet Müdürüm İzzet Kaptan'ın memuru olmaktan gurur duyuyorum. Bana manevi bakımdan çalışmalarımda destek oldu. Zaten müdürümün destekleri olmasa bu çalışmaları yapamazdım. Narkotikte de olsam Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde de olsam, çalışmalarıma devam ediyorum. Önemli olan insanlara hizmetlerimizi, çalışmalarımızı ulaştırabilmek, onlara ışık tutabilmek.
Narkotik şubede olmasanızda çalışmalarınıza devam ettiğinizi söylediniz. Peki bundan sonraki dönemde neler yapacaksınız?
Şubat ayı içinde “Ortam Sanal, Suç Gerçek” isimli kitabım çıkacak. Nisan ayında “Türk Polisini Tanıma Kılavuzu” isimli kitabım çıkacak. Ağustos ayında Türkiye'deki seçkin gazetecilerin 20 yıldır en çok okunan köşe yazılarını derledim. Bununla ilgili bir kitap çalışması düşünüyorum. Kasım ayında kadınlara yönelik şiddetin ele alınacağı “Kadın ve Şiddet” isimli kitap çalışmam olacak. Amacım bir iz bırakabilmek, çocuklarımıza anlamlı bir miras bırakabilmek.
Son olarak gençlere, ailelere ve Bakırköylülere vereceğiniz mesajlar nelerdir?
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz, Cumhuriyet’in ve Atatürk devrimlerinin bekçileridir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı herşeyin önündedir. Biz çocuklarımıza öyle bir gelecek sağlamalıyız ki, öyle bir yaklaşım göstermeliyiz ki, kendileri maddeye bulşmadan bütün zorlukları aşabilme becerisi göstersinler. Bununda yolu özgüven, özsaygı, nitelikli bir aile eğitimi, aile içinde sevgi ve saygının egemen olmasıdır. Ayrıca spor, kültür, sanat gibi aktivitelerin fazlalaşması gençlerimizi sokaktan, kötü alışkanlıklardan çekecektir.
Polis Memuru İsa Altun’un madde bağımlılığı ile ilgili çıkarmış olduğu “Bir Kereden Çok Şey Olur” isimli kitabı temin etmek isteyenler isaaltun63@gmail.com adresin
TÜRK POLİSİNİ TANIMA KILAVUZU | İsa ALTUN

Geçmişi şan ve şerefle dolu bir teşkilatın çalışanı olarak şehitlerimize rahmet, gazilerimize ve emekli ağabeylerimize sağlık, görevleri başında olan Polis kardeşlerimi de saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle kıymetli meslektaşlarıma bir teşekkürü borç biliyorum. Sevgili meslektaşlarımın ısrarı ve istekleri sonucu böyle bir çalışmayı ortaya çıkartmış bulunmakta. Çok arzuladılar böyle bir eseri. Kamuoyunun büyük bir bölümü Türk Polisini, nasıl ve ne şartlar altında çalıştığını, işinin ne denli kutsallık içerdiğini ve Polisi bütün yönleriyle pek tanıdığını sanmıyorum.
Bu kanıya nerden mi vardım? İzah edeyim. Yazmakta olduğum kitapla ilgili olarak yüz yüze görüştüğüm çeşitli insanlarla bir müddet konuştuktan sonra bu kanıya varabiliyorum. Polis memuru olup ta doktorasını yapan, yüksek lisans ve tez’ini gerçekleştiren meslektaşlarımla övünç duyuyorum. Takip edebildiğim kadarı ile İstanbul ilinde Üniversitede ders veren, kitap yazan, şiir okuyan, sanat ve kültürle iştigal eden Polis meslektaşlarım bize büyük onurlar yaşatıyorlar. Bu anlamlı çalışmalardan bihaber olan kamuoyu Polisi sadece nöbet tutan, suç ve suç unsurunu ortaya çıkartıp, mahkemeye şüpheliyi çıkartan, spor müsabakalarında güvenliği sağlayan bir meslek gurubu olarak algılamasın. Ne yazık ki şanlı medyamız da Polisi sadece şehit haberleri ya da olumsuz şiddet ( korsan gösteri dağıtımında şiddet kullanmak zorunda kalan ) haberlerde gündeme getirmekte. Bu bizim eksikliğimiz aslında. O ayrı bir konu. Başka bir yazımızın konusu.
‘ Türk Polisini Tanıma Kılavuzu ‘ yazdığım ve bitmekte olan 3. kitabın adı. Türk Polis tarihini de içine alarak, Polisin sesi olacak bir çalışmayı içeriyor. Eserde Polisin ne iş yaptığından tutun da, sorunlarına ve beklentilerine kadar tüm konuları kapsayan bir araştırma derlediğime inanıyorum. Böyle bir esere ihtiyaç duyulduğunu hissettiğim için kaleme almıştım. Her kurumun olduğu gibi Polisin de çeşitli sıkıntıları var. Karınca kararınca meslektaşlarımın sesine ses olmaya çalışıyorum. Sesimizi duyurmak için ağlaşmaya gerek yok. Yazacaksın arkadaş. Yüreğini, vicdanının sesini ve içindekileri ortaya, meydana çıkaracaksın. Kuru gürültüyle olmuyor bu iş. Kitabın iyi bir başucu kitabı olacağına inanıyorum. Polisin, başta intiharlar olmak üzere içinde yaşadığı problemleri içinde çözümlerini de barındırmak suretiyle masaya yatırılıyor. Polisin yüzlerce sıkıntısı var. Bu sıkıntıların çözümü için çeşitli kaynaklardan da beslenerek bu hayırlı çalışmayı gündeme getirdim. Sayın devlet büyüklerimin de önsöz yazmaları için kitabın bir taslağını da göndereceğim onlara.
Meslektaşlarımdan da bu konuda yazılmasını istedikleri bir çalışma olursa onlara da seve seve yer vereceğim. Onurlu bir mesleği icra ediyoruz arkadaşlar. Vatandaşın namusu, malı, canı ve çocuklarımızın güvenliği için 24 saat ayaktayız. İnanın ki, dünyaya bir kez daha gelsem Polis olmaktan bir an bile kaçınmazdım. Ama sayıları 300.000 e varan bir teşkilatın sorunlarına ve sıkıntılarına eğer ki küçük te bir çözüm yolu açabilmek ve kamuoyunda sesimizi duyurabilmek adına bir katkı koyabilirsem ne mutlu bana.. Eserimde yazılmasını istediğiniz bir yazı ya da konu varsa bana isaaltun63@gmail. com adresinden ulaşabilirsiniz..
İsa ALTUN
Polis Memuru
MEKTUPLA GELEN DÜNYA ÖDÜLÜ | Polis Memuru İsa ALTUN
Tesadüfler mi hayatımızı belirler yoksa hayat tesadüflerden mi ibaret ? Bunu, yaşarken anlıyor ve görüyor insan. Bir bebek dünyaya geldiğinde o aileye kaç bin wattlık umut ve sevgi ışığı verdiğini ancak o anne ve baba bilir. O bebeğe verilen emeklere, dökülen gözyaşlarına yabancı kalmak ne mümkün…
Bir damla göz yaşına bir ömür feda edecek ebeveynlerin olduğunu düşünürsek, bir ailenin çocuğunu büyütene kadar ne fedakarlıklar yaptığını fark etmemek için insanların bazı erdemlerden yoksun olması gerekir. Kendi canımız yanmadan başkalarının acısını anlamak, bizi insan kılan en yüce değerin başında gelir.
Yıl 1994… Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’nde çalışıyorum. Belki de yaşamımı ve hayata bakış açımı değiştirebilecek bir olay yaşayacağım, aklımın ucundan bile geçmezken, eroin bağımlısı bir gencin yaşadıkları, yaşamımda unutamayacağım bir yer kaplıyor. Eroin dehşetinin ne kadar zararlı olduğunu, toplumun temeline konabilecek güçlü bir dinamit unsuru taşıdığını narkotik şubesinde çalışırken daha iyi anlamıştım. Çünkü uyuşturucu madde bağımlılığı sadece ülkemizi değil, tüm dünyayı tehdit eden küresel bir sorundu… Uyuşturucuyla operasyonel anlamda mücadele eden bir birimde çalışırken, eroin krizine giren gençlerin dramını ve acı sonla biten yaşamlarını gördükçe, nasıl bir sorumluluk altına girdiğimi daha iyi anlıyordum.
Mehmet isimli gencin dramı da diğer acı sonla biten gençlerin hayat öykülerinden farklı değildi. Oysa eroine ulaşmadan önce hayat dolu, yaşama sevinciyle ailesinin kıvancı olarak görülen Mehmet, yaşamının altın çağındaydı. Şubeye sık sık gelen Mehmet, eroin illetinden kurtulmak için şubeyi kendi düşüncesinde bir çıkış yolu olarak görmekteydi. Birkaç kere tedavi olmak amacıyla AMATEM’e gitmiş fakat bu illet onu öyle bir esir almıştı ki ne yapsa ne etse kurtulamıyordu. Eroin, fiziksel anlamda onu krizlere soktuğunda, önce üşümeye, sonra terlemeye, ardından kramplar halinde acılar çekmeye dayanamıyordu artık…
İnsana ait olan her değerin içini boşaltarak, insanları kendi kâr hırslarına alet eden ve içlerini boşalttıkları değerlere kendi kokuşmuş yaşam kültürlerini dolduran karanlık ruhlu insanların kurbanıydı Mehmet... Kendisine sormuştum; “Mehmet, uyuşturucu dünyası nasıl bir dünya?” diye. Bana cevabı biraz bilgece gibi; “Abi, hayatında gözleri hiç görmemiş biri, ışığı sana anlatabilir mi?.. Ya da yaşamı boyunca hiç portakal yememiş bir insan portakalın tadını anlatabilir mi?.. Kuşkusuz ki hayır… İşte ben, bu illeti tattım ama dünyam karardı… Seni temin ederim ki bu zehri düşmanıma bile tavsiye etmem… Ben bunun ne kadar kötü bir şey var mı biliyorum… Çünkü tecrübeler ne anlatılabilir ne de yazılabilir. Sadece yaşanabilir. Ben ateşin tadını yanarak öğrendim. Ailem oldukça varlıklı. Dünyada yaşayabileceğim her türlü zevki yaşadığımı, bu genç yaşıma çok şeyi sığdırdığımı düşünüyordum. Oysa yaşadıklarım rezaletten başka bir şey değildi. Maddi olarak her şeye sahiptim ama iç dünyam öyle değildi. Yoksuldum. Yetersizdim. Acizdim. Acınacak bir haldeydim. Sen hiç sabahı gelmeyen dondurucu kış gecelerinde terledin mi?.. Ya da bunaltıcı Temmuz sıcağında üşüdün mü? Peki, en sevdiğin yemeği yerken için dışına çıktı mı?.. Sen, hiç kalabalıklarda kendini yalnız hissettin mi? Sen kaç defa içindeki çiçeğin yanardağa dönüştüğünü sandın. Benim gibi eroinman insanlar kriz anında böyle olurlar işte...” Mehmet’e diyecek bir şeyim yoktu artık.
Bu şubede öğrendiklerim ve gördüklerim hayatın ne kadar acımasız olduğunu göstermişti bana. Kolundaki iğne izleri yüzünden gelinlik giyemeden ölen kızlarımızın dramının, gazetelerin üçüncü sayfalarında küçücük bir haberle anlatıldığı günlerde, uyuşturucunun giderek ülkemizi ne denli tehdit ettiğini hepimiz idrak ediyoruz.
Mehmet de evli ve çocuk hasreti çeken bir baba adayıydı. Yakında bebekleri olacaktı. Fakat eroin Mehmet’in yüzündeki ışığı almıştı. Onun için, varsa yoksa günlük üç veya beş gram eroin temin etmek, en azından uyuşturucu krizine girmemek en büyük dileğiydi… Mehmet, bu illete nasıl itildiğini açıkça anlatmaktan çekinmiyordu. Önce sigara, ardından alkol, hap, esrar ve sonrasında eroin… Arkadaş çevresi, gruptan dışlanmak korkusu… İkram ve birbirini takip eden zehirler dizisi. Yani finali güzel olmayan bir hikaye gibi…
İnsan bu anlatılanlara ilk bakışta inanmak istemese de acı ama gerçek bunlar… Her seferinde bana hitaben; “İsa Abi bir şeyler yapmalı… Bu gençleri zararlı alışkanlığa iten sebeplerden korumalı… Ben düştüm, başkaları düşmesin… Ben yandım, diğer gençler yanmasın… Şimdiye kadar bu illet için milyarlar verdim zehir tacirlerine… Sırf krize girmemek için. Benim sonum ölüm. Bu ölümün nasıl olduğu artık önemli değil. Bir parça eroin için her şeyimi feda edebilirdim. Eroinsiz zamanlarımın tamamı ruhsal, bedensel krizler ve kötü acılar ile geçti. Aileme ve kendime çok zarar verdim ve vermekteyim. Yapayalnızım ben artık. İçinde boğuştuğum bataktan beni çekip alacak birileri de yok artık. Biliyorum, benim sonum kapkaranlık ve ölüm benim çok yakınımda. Fakat benim anlayamadığım bize zehir satan insanlar. Gözlerini para hırsı bürümüş satıcılar… Bizim gibi insanları düşünmezler mi bunlar?..”
Bir gün sabah dokuz sıralarında, bir parkta, bir şahsın yerde yattığını ve ağzından köpük geldiğini bildiriyorlar şubeye… Yani eroine bağlı bir olay... Ekip olarak bölgeye intikal ediyoruz. Bakıyorum, yerde yatan şahıs Mehmet’ten başkası değil. Bir an kendimi boşlukta ve çaresiz hissediyorum. olumsuz bir psikoloji içerisinde tüylerim diken diken olmuşken, sanki Mehmet, kendisini bekleyen sonu bilerek anlatmıştı. Ne gariptir ki; Mehmet öldükten birkaç gün sonra, bir bebekleri dünyaya gelmişti. Oysa her insan dünyaya gelirken ailesine binlerce watt umut ışığı aşılamıştır. Beni düşünceye sevk eden şey, o bebeğin gözlerindeki ışığı babasının göremeyişi idi. Asıl beni kahreden duygu bu idi. Mehmet hayatını kaybettikten sonra, bana “uyuşturucuya karşı bir şeyler yap” sözünü bir vasiyet kabul ettim.
1997 yılında, “Uyuşturucuya karşı bu mektup sizin” isimli kampanyayla uyuşturucunun zararlarını anlatan binlerce mektubu çoğaltarak, okullara, ailelere, sivil toplum kuruluşlarına ve çeşitli vilayetlere dağıttım. Ardından, okullarda “Medyada Uyuşturucu Vahşeti” isimli karikatür ve gazete kupürlerinden oluşan eğitim amaçlı sergiler açtım.
Mehmet’in ölümünün ardından yaptığım faaliyetlerden sonra, mektup ve sergi çalışmalarımı medyadan takip eden, ülkemizde sekiz ilde temsilciliği bulunan ve merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu “Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı” dalında dünya ödülü verdi. Bu ödülü teşkilatım adına onurla ve şerefle aldım. Bir mektupla gelen böylesine anlamlı bir ödülü, hayatımın en büyük ve anlamlı armağanı olarak gördüm.
Bu çalışmalarımı sadece bir vasiyet olarak görmüştüm. Ödül almak, kitap yazmak ya da sergi açmak, aklımın ucundan bile geçmiş değilken, vicdanımın elverdiği ve öngördüğü ölçüde hareket etmek, belki de insan olmamın bir bedeli olsa gerekti. Tek dileğim başka Mehmetlerin ölmemesidir...
İsa ALTUN
Polis Memuru

Uyuşturucuya Karşı Kitaplı Mücadele
Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yapan polis memuru İsa Altun, uyuşturucu bağımlısı bir gencin vasiyetini yerine getirerek kitap yazdı. Altun, kitabında uyuşturucunun zararlarını anlatıyor ...
Polis memuru İsa Altun, kitabında uyuşturucunun zararlarını anlatıyor. Daha önce Antalya İl Emniyet Müdürlüğünde görev yapan Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memuru İsa Altun, uyuşturucu bağımlısı bir gencin aşırı dozdan ölmeden önce kendisine söylediği, “Uyuşturucu madde suistimalinden onlarca genç hayatını kaybediyor. Aileler acı çekiyor. Herkesin uyuşturucuya karşı yapabileceği bir şeyler var. Biliyorum, benim de sonum diğer bağımlılar gibi olacak. Sen bir polis olarak yaşadığın deneyimleri paylaşmalısın. Ulaşabildiğin kadar ailelere ve okullara ulaşmalısın. Bu sana vasiyetim” sözleri üzerine bir kitap yazdı. 'Bir Kereden Çok Şey Olur' isimli kitabında ibretlik öyküleri aktaran Altun, kitabını 'Mehmet' adlı gence ithaf etti.
Uyuşturucunun gerçek yüzünün tüm çıplaklığı ile anlatıldığı kitapta tüm yönleriyle madde bağımlığı ele alınırken uyuşturucu yüzünden yaşamını kaybeden gençlerin hazin sonlarına vurgu yapılıyor. 'Mehmet' isimli genci Gaziantep Emniyet Müdürlüğünde görev yaparken tanıdığını belirten Altun, şöyle konuştu: “Aslında yaşama sevinciyle dolu bir insandı. Müptelası olduğu madde bağımlılığı yüzünden sık sık çalıştığımız Narkotik Şube'ye geliyor ve maddeden uzak kalmaya gayret ediyordu. Sigarayla başlayan ve uyuşturucu maddeler ile biten macerasında hep pişmanlıklarını belirtiyordu. Arkadaş kurbanı olarak, gençlerin kötü alışkanlıklar konusunda çok az bilgiye sahip olduklarını düşünüyordu. Kitap konusunda
çok ısrarcıydı. Kitabın baskı işlemleri bitip kitabı elime aldığım gün vicdanım çok rahat bir şekilde uyudum. Yazdığım kitabı başta Mehmet olmak üzere tüm bağımlılara ithaf ediyorum.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)